Aydın Mutlu Son
Aydın Mutlu Son
Turner böyle bir cevabı beklemiyordu. “Hangi cehennemdeler?” Huntley, Turner’ın kullandığı dil karşısında gerildi. Aydın Mutlu Son “İskoçya’dalar Lordum.” “İskoçya mı?” Kahretsin. Ne halt ediyorlardı ki orada?” Miranda’nın Edinburgh’de akrabaları vardı ama onları ziyaret etme şeklinde bir planı olsaydı, ona haber verirdi herhalde.Aydın Mutlu Son Bir dakika, yoksa Miranda, büyükanne ve büyükbabasının bağlantısı olan İskoç bir beyle mi sözlüydü? Eğer bu şekilde bir vaziyet olsaydı, birileri kuşkusuz ona haber verirdi.
Başta Miranda. Lord Olivia’nın da sır saklayamayacağını da biliyordu. Turner koşarak merdivenlerden aşağıya indi ve bağırmaya başladı. “Anne! Anne!” Huntley’ye döndü. “Sanırım annem de İskoçya’ya zıplamış olamaz, değil mi?” “Hayır, kendileri burada, Lordum.” “Anne!” Leydi Rudland telaşla aşağıya indi. Turner, sorun nedir? Ve sen nerelerdeydin? Bizlere haber vermeden alıp başını şehir’e gittin.” “Olivia ile Miranda niçin İskoçya’da?” Onun bu ilgisi karşısında Leydi Rudland kaşlarını kaldırdı.
Aydın Mutlu Son
“Ailede başlayan bir hastalık yüzünden. Yani Miranda’nın ailesi.” “Olivia da onunla mı gitti?” “Bilirsin, onlar etle tırnak gibidir.” “Ne zaman dönecekler?” Aydın Mutlu Son “Miranda konusunda bir şey söyleyemem fakat Olivia’ya çoktan bir mektup yazdım ve dönmesi mevzusunda ısrar ettim. Birkaç gün içinde burada olur.” “Güzel, ” diye mırıldandı Turner. “inanırım bu bağlılığın onu mutlu edecektir.” Turner’ın gözleri kısıldı. Annesinin ses tonunda biraz alay mı vardı? Kararlı olamıyordu. “Yakında görüşürüz anne.”
“inanırım görüşürüz. Turner?” “Evet?” “Hizmetkârının senin için birazcık daha fazla zaman ayırmasını niçin düşünmüyorsun? Çok dağınık görünüyorsun.” ••• İki gün sonra, Turner’a kız kardeşinin Londra’ya geri döndüğü bildirildi. Turner bir an önce onunla konuşmak istiyordu. Nefret ettiği bir şey varsa, o da beklemekti. Daha da nefret ettiği bir şey daha vardı; suçluluk duymak. Miranda’yı altı haftadan fazla bir süredir beklettiği için çok kötü bir suçluluk duygusuna tutulmuştı. Turner geldiğinde Olivia kendi yatak odasındaydı. Turner oturma odasında beklemektense doğruca merdivenlere yöneldi ve kapısını çaldı. “Turner!” diye bağırdı Olivia. “Aman Tanrım! Burada ne yapıyorsun?” “Olivia, ben de burada yaşardım. Hatırlıyor musun?” “Evet, evet, normal olarak.”