Aydın Masaj Salonu Masöz Ebru
Aydın Masaj Salonu
Kişisel atalet. İnsan doğası dört boyutludur: gövde, Aydın Masaj Salonu
zihin, kalp ve ruh. Şu iki yaklaşımın farklarını ve
meyvelerini ele alalım:
beden:
Kültürel eğilim: yaşam seçiminı koru; sağlık sorunlarını
ameliyat ve ilaçlarla tedavi et.
İlke: yaşam seçiminı, dünyanın her yerinde kabul
gören, yerleşmiş sıhhat ilkeleriyle uyumlu olacak
şekilde düzenleyerek hastalıkları ve sorunları önle.
ZİHİN:
Kültür: televizyon seyret; “beni eğlendir.”
İlke: geniş çapta ve derinlemesine oku, devamlıeğitimi benimse.
KALP:
Aydın Masaj Salonu
Kültür: kişisel, bencil çıkarlarını gözetmek için
başkalarıyla ilişkilerini kullan.
İlke: başkalarını derinlemesine, saygıyla dinlemek
ve onlara hizmet etmek, en büyük doyumu ve tadı
getirir.
RUH:
Kültür: giderek artan dünyeviliğe ve kuşkuculuğa
teslim ol.
İlke: hayatta anlam bulmaya yönelik temel
ihtiyacımızın ve aradığımız pozitif yönde şeylerin
kaynağının ilkeler olduğunu kabul et; ben şahsen bu
naturel yasaların Tanrı’dan kaynaklandığına
inanıyorum.
Sizi hem bu evrensel zorlukları, bununla beraber kendinize
özgü ihtiyaç ve zorlukları aklınızda tutmaya çağrıediyorum. Bunu yaparken, kalıcı çözümleri ve
yönünüzü bulacaksınız. Ek olarak, popüler kültürün
yaklaşımlarıyla, çağlar boyu süregelen ilkelere dayalı
yaklaşım arasındaki karşıtlığın gitgide belirginleştiğini
göreceksiniz.
Son bir kişisel not olarak, eğitim verirken devamlısorduğum bir soruyu tekrarlamak istiyorum: Kaç kişi
ölmek üzereyken iş yerinde –yahut televizyon
karşısında– daha fazla zaman geçirmiş olmayı diler?
Yanıtı: Hiç kimse. Hepimiz sevmiş olduği kişileri, ailesini ve
hizmet ettiği insanları düşünür.
Tanınmış psikolog Abraham Maslow bile, yaşamının
son günlerinde, kendini gerçekleştirme isteğinin
(ünlü ‘ihtiyaçlar hiyerarşisi’ndeki birincil ihtiyacın)
önüne, soyunun mutluluğunu, doyumunu ve katkılarını
koymuştur. Bunu “özünü aşmak” diye tanımlamıştır.
Bu benim için öyle doğru ki! Bugüne değin 7
Alışkınlık’ta yer edinen ilkelerin en büyük ve tatminkaretkisini, çocuklarımın ve torunlarımın yaşamlarında
görmüş oldum.
Örneğin, 19 yaşındaki torunum Shannon,
Romanyalı kimsesiz çocuklara hizmet etme arzusuna
“kapılmıştı”; minik bir hasta çocuğun üstüne kusması
ve peşinden kucaklanmak için kollarını uzatmasından
bigün sonra, Sandra’yla bana yazdığı mektupta bir
dönüm noktasından söz ediyordu. O anda Shannon,
içinden bir karara varmıştı: “Artık egoist bir hayatsürmek istemiyorum. Yaşamımı hizmet ederek
geçirmeliyim.” Ben bu satırları yazarken o çoktan
Romanya’ya dönmüştü ve insanlara hizmet etmeyi
hâlâ sürdürüyor.